Meme Kanseri Ve Psikolojik Sorunlar

Meme Kanseri Ve Psikolojik Sorunlar Başlıklı Yazımızın Devamı.

Meme Kanserinin Psikolojik Etkileri

Meme kanseri tanısı almak hastalar için ciddi psikolojik sorunlara yol açabilir. Bu sorunlar genellikle fiziksel zorlukların yanında ihmal edilmektedirler. Kanser ile mücadelenin psikolojik etkileri ile birlikte bu kadınlarda yaratabileceği bedensel değişimin etkiler de ekilenince sorunlar katlanabilir. Bu hastalığa özgü tedavi karmaşıklığının yanısıra , bilgi kirliliği ( tanıdıklardan veya internetten edinilen) hasta için bir bunalıma dönüşebilir ve yanlış kararlar almasına neden olabilir.

Meme Kanseri Ruh Sağlığını Nasıl Etkiler?

Meme kanseri tanısının ilk etapta yaratacağı şokdan sonra hastalar, karmaşık bir tedavi süreci ile ilgili belirsizlikler ile karşı karşıya kalırlar. Uygulanacak tedavilerin etkileri ve yan etkileri, ileride gelişebilecek tekrarlamalar veya ölüm riski en başta gelen sorunlardır.

Aile ve kişisel ilişkileri ile iş hayatındaki karşılaşabilecek potansiyel sorunlar bu hastalarda kronik stres, kaygı ve depresyona katkıda bulunabilir. Önceden var olan psikolojik sorunlar ise bu durumun daha şiddetli ortaya çıkmasına neden olabilir.

Meme kanseri teşhisi sonrasında, bir kadının vücut bütünlüğü değişebilir. Özellikle mastektomiler (memenin tamamen alınması) kadınların kendine olan güvenini azaltabilir, ilişkilerini etkileyebilir ve zihinsel sağlığı üzerinde olumsuz bir etkiye neden olabilir.

Meme kanserinin psikolojik etkileri bazen sadece hastaların kendileriyle sınırlı kalmaz. Bu hastaların eşleri başta olmak üzere diğer aile fertleri de bazı psikolojik sorunlar yaşıyabilirler. Özellikle kanserin tekrarlama riski başta olmak üzere hayatta kalma ile ilgili hasta yakınları da kronik bir stres ve endişe içinde olabilirler.

Hastaların kanser tedavisi başarıyla bittiği halde psikolojik tedavi ihtiyacı sona ermeyebilir. Bu hastaların duygusal iyileşme süreci fiziksel iyileşmeden daha uzun sürebilir.

Hastalar ne tür sorunlarla karşılaşabilir?

Anksiyete (Endişe): Kadınların en sık hissettiği duygudur, çok hafif olabileceği gibi hastanın hayatını ciddi olarak etkileyebilecek şiddette olabilir. Tedaviye başladıklarında endişeli olması olağan bir durum olmasına rağmen tedaviden sonra bu durum çok daha uzun sürebilir.

Depresyon: Kızgınlık, üzgün ve bitkin hissetmek, tanıya ve tedaviye karşı reaksiyonlar, bunlarla ilişkili uykusuzluk, yeme problemleri gibi bedensel etkilerle kendini gösterir.

Kronik stres: Hastanın süreç boyunca hastalığının nüks etmesinden veya hayatında yaratabileceği maddi ve manevi sıkıntılardan kayaklanan sürekli stres halidir.

Psikolojik sorunlar ile ilgili ne yapılabilir?

İnsanların meme kanseri teşhisi, tedavisi ve sonrasında gelişecek duygularla başa çıkmanın birçok farklı yolu vardır. Bazı kadınlar, bu süreci kendi kendine veya ailesi ile birlikte atlatabilirken bazıları ise psikolog veya psikiyatrist desteğine ihtiyaç duyabilirler.

Bu süreçte hastanın doktorlarıyla olan diyaloğu çok önemlidir; hastanın doğru ve ayrıntılı bilgilendirilmesinin ve süreç boyunca sürekli doktoruyla iletişim içerisinde bulunması en önemli destek faktörüdür. Hastanın kafasındaki soruların detaylı olarak cevaplanması çok önemlidir.

Hasta için aile bireylerinin desteği bir diğer önemli başa çıkma yoludur. Batı toplumlarına göre toplumumuzdaki ailesel dayanışma bu süreçte daha etkilidir, ancak bu süreçte iyi niyetli bazı akraba bilgilendirmelerinin olabileceği ve sürece olumsuz etkilerine karşı dikkatli olunmalıdır. Hastanın bu süreçte sadece sağlık profesyonellerinin bilgi ve tavsiyelerine uyması gereksiz kaygılardan uzak kalmanın yoludur.

Hastaların kendi kendine uygulayacağı egzersiz programları ile kemoterapi ve radyoterapi sırasında oluşan yorgunluğu ve depresif belirtileri azaltması ve yaşam kalitesini arttırması mümkündür.

Yine de bu süreçte hastalar için en iyi yol psikolojik danışmanlık olabilir. Meme kanseri hastaları için psikoterapistler bu süreçte kaybettikleri duygusal dengeyi düzeltmenin iyi bir yoludurlar. Psikolojik danışmanlık ile hastanın sadece hayata uyum sağlamakla kalmayıp aynı zamanda bu uyumun gelişmesinde de başarı sağlanabilir.

Özellikle kemoterapi gibi ağır bir süreçte psikoterapistler tarafından hastalara öğretilecek bazı psikoterapi yöntemleri ile bulantı, kusma,uykusuzluk gibi bazı yan etkiler daha rahat bir şekilde atlatılabilir.

Ayrıca bu süreç ile ilgili yürütülen bilinçlendirme seminerleri ile hastaların kendi kendilerine daha fazla yardımcı olabilmeleri mümkündür. Bu gibi toplantılara aile bireyleri ile birlikte gidilmesi daha faydalı olur.

Bu süreçte psikoterapisler, hastalarının mevcut başa çıkma becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmanın yanı sıra tedaviden sonra ortaya çıkabilecek zorlukları yönetmek için yenilerini geliştirmelerine yardımcı olurlar.

Psikologlar hastalara teşhis, tedavi veya yaşamlarındaki değişiklikler hakkındaki duygularını daha sağlıklı bir şekilde yaşamaları konusunda rehberlik edebilirler. Bu psikolojik müdahaleler ile hastaların hastalığa daha iyi uyum sağlamasına, tedaviyle başa çıkmasına ve hastalığın yaşamları üzerindeki olumsuz etkilerini gidermeye yardımcı olurlar.